Zülküf ile Süheyl (CanDÜNDAR)

on 21 Mart 2005

“Türkiye’nin ilk toplu öğrenci katliamı” sayılan 16 Mart 1978’deki o bombalama eylemiyle ilgili gazetem.net'te yayınlanan yazı:



Zülküf ile Süheyl
Günlerden 16 Mart’tı.
Zülküf İsot Kars’tan gelmişti İstanbul’a…
Ülkücü arkadaşları “Önemli bir iş var” demişti, ne olduğunu bilmiyordu.
“Gitme” diyen ablasına “Gitmezsem vururlar beni” dedi.
Sabah, Beyazıt meydanına, içinde polislerin de olduğu bir minibüsle getirildi.
Minibüste gözüne bir bomba ilişmişti.
* * *
Aynı sabah Süheyl Atay, 5.57 trenindeydi.
Her gün o trene binmezse 7.45’te Süleymaniye’de devrimci grubu yakalayamıyor, okula onlarla gitmezse derslere giremiyordu. Ülkücü işgalindeki okula yalnız giden bir devrimcinin can güvenliği yok demekti.
Dersten sonra gördüğü hocası Server Tanilli’yi tedirgin bulmuştu:
“Bugün bir olağanüstülük var. Dikkatli olun” demişti Server hoca…
O gün, onun da “son dersi”ydi.
* * *
Minibüste Zülküf’ün yanında kan kardeşi gibi sevdiği Latif Aktı vardı.
Her eylemde birlikteydiler. En son birine işkence yapmışlardı. Zülküf, cop sokmuş; ama sonra, yaptığından çok rahatsız olmuştu.
Bu kez minibüstekiler “Merak etme, sana iş düşmeyecek” diyordu.
Zülküf bekliyordu.
* * *
Dersten sonra Süheyl, 150 kişilik grupla okul çıkışına geldi. Ancak bir tuhaflık vardı. Kendilerini hep arka kapıdan çıkaran polis, bu kez telaşla ön kapıya yönlendiriyordu.
Üstelik her zaman çıkışta çevrelerine bir güvenlik kordonu kurarken, bu kez üniversite kapısında geri çekilivermişlerdi.
Korktu Süheyl… Arkadaşı Ahmet Turan’ın önüne geçti. Yiğitliğe toz kondurmamak için adımlarını hızlandırmadılarsa da bir an önce uzaklaşabilmek için sabırsızdılar.
* * *
Süheyl ve arkadaşları uzaklaşırken Zülküf ve arkadaşları yaklaştı.
Son anda bombayı Zülküf’ün eline verdiler: “Sen atacaksın” dediler.
Görevinin bu olduğunu bilmiyordu Zülküf… “Allahsızlar” diye geçirdi içinden… Koşarak gruba yaklaştı, bombayı savurdu ve kaçtı.
* * *
Süheyl 5 saniye önce köşeyi dönmüştü. Bombayla 1,5 metre ötedeki duvara savruldu. Ardından kurşun yağmuru başladı. Ortalık bir anda savaş alanına dönmüştü.
Koşarak kaçtı Süheyl...
Az önce önüne geçtiği arkadaşı Ahmet Turan meydanda yatıyordu. Ölmüştü.
* * *
Ertesi günkü cenazede hem Süheyl, hem Zülküf vardı.
Süheyl, arkadaşlarını son yolculuğa uğurlama amacıyla gelmişti; Zülküf, katillerin mutlaka cinayet mahalline döndüğünü kanıtlayan bir içgüdüyle…
Süheyl, eve dönüp 48 saatlik bir uykuya gömüldü. Aylarca her gece bağırıp ağlayarak uyandı.
Zülküf, ablasının yanına döndü. Dizine yatıp “Çığlıklar hala kulağımda çınlıyor” diye ağladı.
Sabaha kadar “Olmamalıydı… günah… yazık …çok pişmanım” diye sayıkladı.
* * *
“Davadan döneceği” anlaşılan Zülküf, 3,5 ay sonra kan kardeşi saydığı Latif tarafından şakağından kurşunlanarak öldürüldü.
Süheyl, okulu bitirip avukat oldu ve katledilen arkadaşlarının davasında cübbe giydi.
Zülküf’ün ablası o davada bildiklerini anlatarak “devlet sırrı”nı ele verdi.
“Türkiye’nin ilk toplu öğrenci katliamı” sayılan 16 Mart 1978’deki o bombayla açılan kanlı dönemde 6 bin kişi teröre kurban gitti.
16 Mart katliamının 27. yıldönümünde Süheyl, asıl suçlunun Zülküf’ler olmadığını, işin ardında daha büyük bir örgütlü güç olduğunu söylüyor.
O “örgütlü güç” ise, aradan geçen 27 yıla rağmen hala ortaya çıkarılamamış olmanın keyfini sürüyor.
16 Mart 2005, Çarşamba

Powered By Blogger
Blogger tarafından desteklenmektedir.