idi

on 18 Mart 2005

-Sabah idi uyanmış idim o vakit kalktım ve yüzümü yıkadım ve pencereyi açıp güneşe baktım hayat bıraktığım yerden devam eden bir şey idi bir arkası yarın idi bir öyle bir şey idi ki ben bir göçebe idim yabancı diyarlara savrulup duran ama nereye gittiğini ve niçin gittiğini bilmeden ve böylece başına geleceklere dair en ufak bir fikri olmadan öne doğru mütemadiyen fırlayan bir gezgin idim bir insan idim: Kararsız, yolunu şaşırmış, yönünü kaybetmiş ya da düşmüş bir varlık idim

-en sakınımlı ve üzerinde en çok düşünülmüş yaşam körlemesine bir yürüyüşe benzer idi
[insanı sürekli olarak kuşatan göçebelik ondan ayrı duran bir şey değil, kazara düşebileceği bir hendek gibi değil. Tam tersine, göçebelik, insanın Tarih’e katılımını sağlayan Dasein’in iç yapısında yer alıyor.]
- dediği gibi Baudelaire’in “kurtulurum elbet çektiğim bu ızdıraptan/ Nepestes’ler, baldıranlar emerek bütün/ o güzelim uçlarından dimdik göğsünün/ ki altında yürek olmadı hiçbir zaman.”
-yazmak durumunda kalan bir genç adam idim ve nerelere doğru konuştuğunu bilmeden ve ama bir de ne konuştuğunu bilmeden konuşan bir adam idim-bir adam idim bir adam idim- sokağa çıkmış öylesine amaçsız lakin sanki acele bi yere yetişmesi gerekiyormuş gibi ciddiyetle yürüyen bir adam idim
-geceydi büyük laciverdi bahçeydi kendini tanıyan akıllı idi başkalarını tanıyan zeki idi ve öyle idiydi ki idil biret idi ve gecenin içinde yürüyen ben idim ve o vakit aniden üzerime atladı ve uzun sivri dişlerini boğazıma geçirdi, “dur, n’apıyosun?” dedim, “ruhunu emiyorum,” dedi, “ruhumu rahat bırak iblis,” diye bağırdım ve bütün gücümle hayalarına okkalı bir tekme indirdim. Olduğu yere yığıldı, toparlanmasına vakit bırakmadan bir tekme de suratına indirdim ki o vakit yere yuvarlandı. Kendinden geçmişti, saçlarından tutup sokak lambasının altına sürükledim onu ve işte o zaman gördüğüm biraz önce yediği tekmeyle burnu parçalanan ben idi ve Allah’ım canım ne çok acıyor idi
-el m’ha percosso in terra e stammi sopra!
–hiç bir yolu olmayan bir aşk ne yapar idi? –başka bir şeye dönüşür, sizi incitmesi durana değin yanınızda taşıdığınız ve kendi varlığınıza bağladığınız ağır ya da keskin bir şey olur idi
-gerçeği söylüyorum size, gerçeği: Buğday tanesi yere düştükten sonra yok olmazsa bir buğday tanesi olarak kalır. Ama yok olursa o zaman bereketli ürün verir.
-katletmek üzere onu alıp götürdüler, çevresinde yüzbin kişi toplandı. Gözünü hepsini üzerinde dolaştırarak, “Hak! Hak! Ene’l-Hak!” diyordu. Derler ki, bu sırada dervişin biri ona , “Aşk nedir?” diye sordu. “Aşkın ne olduğunu bugün, yarın ve öbür gün öğreneceksin,” dedi. O gün katlettiler, ertesi gün ateşe atıp yaktılar. Üçüncü gün ise külünü rüzgara verdiler...

-ve tanrıların her biri sevgili budha’ları için çöl güneşinden korunsun diye birer bulut gönderdiler ve 220 bulut etmiş idi ve budha nazik tanrılarını gücendirmedi ve çöl güneşinden korunmak için tanrıların cömertliğine ihtiyaç duyan 219 budha daha yaptı kendinden
-hava kapalı idi evimde idim yalnız idim yalnız idim başkaları da vardı ve ben onlarla aynı gezegende idim ve fakat ayrı dünyaların insanları idik yapacak işlerim vardı yapamıyordum

Powered By Blogger
Blogger tarafından desteklenmektedir.